11 Kasım 2019 Pazartesi

DİYARBAKIR SURLARI

DİYARBAKIR'IN  KADİM SURLARI


Diyarbakır surları, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surlardır. Tarihi net olarak bilinmese de bazı kaynaklarda MÖ.3.000-4.000 yıllarında Huriler tarafından bugünkü İçkale’nin olduğu yerde yapıldığı belirtilmektedir. Bununla birlikte M.Ö. 349 yılında, Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilendiği de yine kaynaklar arasında yer alan bilgilerdendir. 
Güneydoğu Anadolu bölgesinin metropol kenti Diyarbakır, modern yüzü ile birlikte tarihe tanıklık eden surlarıyla da meşhur bir ilimizdir. Dünyanın en eski uygarlıklarına tanıklık eden surlar, eski olmasının yanında dünyanın en dayanıklı surları arasında da yer almaktadır. 5,700 metre uzunluğundaki Diyarbakır Kalesi, yer yer 10-12 metre yüksekliğindedir. 3-5 metre,82 adet burcu,4 yöne açılan ana kapıları bulunan kale içerisinde yer alan burçları ile dikkat çekicidir. Burçlar üzerine yapılan görkemli kabartmalar, hemen her yerde görülebilmektedir. Dünyanın ender kalelerinden biri olan ve Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları olarak kabul edilen Diyarbakır Surları, tarihe tanıklık eden yönü ve turizme sunduğu değeri ile görülmeye değer en nadide yerler arasındadır. 
sur.jpeg

Bir açık hava müzesi Surkent

Namı diğer “Surkent” olarak da anılan Diyarbakır, tarihin uzun dönemlerine tanıklık ederek günümüze kadar gelmeyi başarmış bir şehirdir. Yaşayan bir tarih, gezilesi yerler ve görülecek pek çok inceliğe sahip olan Diyarbakır Surları, aslında Çin Seddi’nden sonra en uzun sur değildir. Antakya surlarından ve İstanbul surlarından sonra en uzun olmasına rağmen, yaşama ve ayakta kalma bakımından bu iki suru geride bırakmıştır. Özellikle de kale duvarları ve burçlar üzerinde yer alan kabartmaları bir hayli etkileyici ve muazzam bir görünüme sahiptir. Her yıl dünyanın farklı yerlerinden binlerce turisti ağırlayan kadim şehir, kültürel anlamda ülkemize renk katan nadide değerler arasında yerini korumaktadır. 

Egemenlik Savaşlarına Tanıklık Eden Surlar

MÖ.3.000-4.000 yıllarında Huriler tarafından inşa edildiği kabul edilen Surlar, inşa edildiği tarihten bu yana birçok medeniyet ve uygarlığa tanıklık etmiştir. İlk dönemden sonra birçok medeniyetin savaşına tanıklık eden Diyarbakır Kalesi Roma döneminden sonra; Bizans, Abbasi, Mervan, Selçuklu, Artuklu, İnallı, Nisanlı, Eyyubi, Akkoyunlu gibi köklü egemenliklerin hâkimiyeti altına girmiş daha sonra ise Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. Bir geçiş güzergâhı, askeri ordular için üs olarak kullanılmış ve tarihinde farklı medeniyetlerin başkentliğini yapmış Diyarbakır Surları, tüm yönleriyle incelenmeyi hak eden değerlerimizdedir. 
diyarbakir-surlari.jpg

Surların Yapımı

Diyarbakır Surları, sağlam ve bir o kadar mukavemet gücüne sahip taşlardan yapılmıştır. Şehrin yakınlarında yer alan bugün Şanlıurfa ili sınırları içerisinde bulunan Karacadağ’dan getirilen bazalt tabakanın üzerine bir bazalt tabaka daha eklenerek oluşturulan taşlarla inşa edilen surlar, üzerinde yuvarlak, dörtgen, beşgen, altıgen şekillerinde 82 burca ev sahipliği yapmaktadır. Bir hayli dikkat çekici olan burçların her birinin gizemli hikâyesi ve tanık olduğu olaylar bulunmaktadır. 

Surların Genel Yapısı

Tarihin uzun ve acılı dönemlerine tanıklık ederek günümüze gelen Diyarbakır Surları’nın 4 ana giriş kapısı bulunmaktadır. Bunlar; Dağ Kapısı (Harput Kapısı), Urfa Kapısı (Rum veya Halep Kapısı), Mardin Kapısı (Tell Kapısı) ve Yeni Kapı (Satt veya Dicle Kapısı) isimleri ile anılmaktadır. Tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre bu dört kapı, daha çok Mezopotamya’nın en önemli ticaret güzergahı olarak kabul edilen Diyarbakır’da kontrolleri sağlamak ve giriş-çıkışları kontrol etmek amacı ile yapılmıştır. 19. Yüzyıla kadar surların kapısı güneşin doğuşu ile açılır, batımı ile kapanır ve şehre giriş çıkışlar yapılamazdı. Bu konuyla ilgili gözlemlerini aktaran H.Petermann, 1853 yılında Diyarbakır’a yaptığı ziyaretin güneşin batımından sonrasına denk gelmesinden dolayı sabaha kadar sur dışında beklemek zorunda kaldığını aktarmaktadır. 
diyarbakir-sur-001.jpg

Sur Kapıları

Dağ Kapısı (Harput Kapısı): İki silindirik burcun arasında yer alan “Dağ Kapısı” Roma, Bizans, Abbasi ve Mervanilere ait kitabeleri barındırmaktadır. Bu kitabeler onarım kitabeleri olup onarım tarihleri hakkında bilgi içermektedir. İki katlı şekilde inşa edilen kapının alt kısmında Mervani dönemine ait bir mescide ev sahipliği yapmaktadır. Günümüzde “Devlet Güzel Sanatlar Galerisi” olarak kullanılan bu alan, ziyaretçilere açıktır. 
Mardin Kapısı (Tell Kapısı): Diyarbakır Surları’nın kapılarından biri olan Mardin Kapısı (Tell Kapısı), Halife Murtezid Billah’ın Diyarbakır’ı egemenliğine almasından sonra buranın asiller tarafından kullanılmasını engellemek amacıyla Surların güney kısmını yıkmıştır. Mardin Kapısı üzerinde yer alan kitabede aktarıldığına göre “909-910 tarihlerinde Halife Muktedir Billah ve veziri Ali bin Muhammed’in yardımlarıyla, Cerceralı İshak oğlu Yahya’nın idaresinde Cemil oğlu Diyarbakırlı mühendis Ahmet tarafından onarıldığı” bilgilerine yer verilmiştir. 
Yeni Kapı (Dicle Kapısı): Diyarbakır Surları’nın doğusunda yer alan Yeni Kapı da diğer kapılardan daha yenidir. 1240-41 yılları arasında inşa edilen Dicle Kapısı, Bizans dönemine ait olup basık kemerli ve tek girişli şekilde inşa edilmiştir. 
Urfa Kapısı (Rum Kapısı): Uzun dönemlere tanıklık eden Rum Kapısı veya günümüzdeki adıyla “Urfa Kapısı”, 5. Yüzyıldan günümüze kadar ulaşmayı başaran surların bir parçasıdır. Net tarihi belli olmasa da kapı üzerinde yer alan kitabede aktarıldığına göre Artuklular döneminde Sultan Mehmed tarafından onarımdan geçirildiği bildirilmektedir. Kapı üzerinde dikkat çekici hayvan figürleri bulunmaktadır ve bu kapı, diğerlerinden farklı olarak sonradan eklenen kanatlı demir kapılarla tamamlanmıştır. Demir kapılar, iki yana doğru açılır durumdadır. Şehrin “Melik Ahmet” diye adlandırılan bölümün hemen girişinde yer almaktadır. Osmanlı döneminde “Saltanat” veya “Hümayun Kapısı” olarak tanındığı kaynaklarda yer almaktadır. Tarihi bilgilerde yer aldığına göre, Osmanlı sultanları bu kapıdan sefere çıkarlarmış ve dönünceye kadar kapı taşlarla örülürmüş…

Surların Gizemli Tarihi ve Onarımı

Diyarbakır’ın kadim surları, Huriler döneminde yapılsa da birçok egemenlik savaşına tanıklık etmesinden dolayı zaman zaman onarımdan geçirilerek yenilenmiştir. Tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre en çok onarım gördüğü dönemin Mervaniler dönemi olduğu bildirilmektedir ki surların çeşitli yerlerinde yer alan kitabelerde de bu bilgi teyit edilmektedir. Dağ Kapısı’nın alt kısmında Mervani döneminde yapılan mescidin üzerinde “Allah’ın mescitlerini, ancak Allaha ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan başkasından kokmayanlar doldurur.” (Tevbe-18) ayeti kabartmalı bir şekilde yazılmıştır. 

Diyarbakır’ın gizemli burçları

Surların birer parçaları olan burçlar, surlara renk katan ve tarihe meydan okuyan yönlere sahiptirler. Toplam 82 burca sahip olan surların en önemli burçları; Benu-Sen (Ulu Beden-Evli Beden) , Yedi Kardeş, Keçi Burcu, Fındık, Melikşah, Selçuklu, Leblebikıran ve Dağkapı burçlarıdır. 
Surkent (Diyarbakır)’ın görülmeye değer birçok yeri bulunmaktadır. 2017 yılında medyada “Sur olayları” olarak geçen olaylardan sonra Sur ilçesi, korumaya alınarak sonradan yapılan evler yıkılmış şehrin tarihi gizemi gözler önüne serilmiştir. Çalışmaların henüz bitmediğini belirtmekle birlikte bir kısmının tamamlandığını da söyleyelim. Hz. Süleyman Camii ve çevresinde yapılan restorasyon çalışmaları bitmiş durumda olup İçkale kısmında ise çalışmalar devam etmektedir. Kenti ziyaret ettiğinizde, ziyarete açık olan bölümleri mutlaka görmenizi öneririz.

DİYARBAKIR MUTFAĞI

DİYARBAKIR'IN MEŞHUR LEZZETLERİ

Ayvalı Kavurma

Ayvalı Kavurma, Diyarbakır’ın yöresel yemekleri arasındadır. Genellikle kuzu eti ile yapılan bu yemek isteğe göre dana eti ile de yapılmaktadır. Ayva ile etin bir araya getirilmesi farklı bir lezzeti oluşturmaktadır. Baharatlarla harmanlanan eşsiz bir yemektir.

diyarbakirin-meshur-lezzetleri-001.jpg


Mumbar Dolması

Mumbar Dolması Diyarbakır’a özgü bir yemektir. Diyarbakır’ın yöresel lezzeti olan mumbar dolması kuzu bağırsağı ve kuzu işkembesi ile yapılmaktadır. Bol baharatlı harç ile dolduran dolmalar tencerede pişirilmektedir. Diyarbakır’da tadılması gereken bir lezzettir.

diyarbakirin-meshur-lezzetleri-011.jpg


Patlıcan Dizme

Patlıcan Dizme, patlıcan ve çeşitli sebzelerin bir araya gelip sıra sıra dizilmesiyle oluşmaktadır. Salçalı sos hazırlanır ve üzerine bolca dökülür. Daha sonra fırında pişirilir. Fırında pişirilen patlıcan dizme sıcak servis edilmektedir. Yanına yoğurt ikram edilmektedir.

diyarbakirin-meshur-lezzetleri-005.jpg


Cartlak Kebabı

Diyarbakır’ın yöresel lezzeti olan cartlak kebabı, aslında bir ciğer kebabıdır. Kuzu ciğeri, böbreği, gömlek yağı ve dalağı ile yapılmaktadır. Malzemeler karıştırılır ve şişe takılır. Daha sonra ise şişte olmak suretiyle pişirilir. Yanında lavaş ekmek, közlenmiş biber, domates ve soğan salatası ile servis edilmektedir.

diyarbakirin-meshur-lezzetleri-004.jpg


Duvaklı Pilav

Duvaklı Pilav, Diyarbakır’a ait yöresel pilavıdır. Pirinç pilavı üzerine et ve çeşitli baharat ve yemişin bulunduğu bir lezzettir. Diğer pilavlardan oldukça farklı bir tada sahiptir. Baharatları ve yemişleri farklı bir tat vermektedir.

diyarbakirin-meshur-lezzetleri-016.jpg


Burma Kadayıf

Burma Kadayıf Diyarbakır’ın sevilen meşhur tatlısıdır. Bol şerbetli ve üzeri bol fıstıklı bu tatlı damaklarda tadını bırakıyor.

diyarbakirin-meshur-lezzetleri-003.jpg


Sıkma
Sıkma sulu bir yemektir. Günlük olarak pişirilmektedir. Yağsız kıyma ile yapılan bu yemek baharatlar ve nar suyu ile tatlandırılmaktadır. Kıyma diğer malzemelerle yoğurulur ve fındık büyüklüğünde avuç içinde sıkılarak şekil verilir. Adına bu yüzden sıkma denilmektedir.
diyarbakır lezzetleri

DİYARBAKIR HALK OYUNLARI

YÖRESEL OYUNLAR

 Diyarbakır yöresi halay türüne giren oyunları kendi içinde barındırır. Yörede oyunlar genellikle coşkuyu, sevgiyi, hüznü, mertliği ve günlük doğa olaylarını içerir. Oyunlar çok eskiden bugünlere kadar gelmiştir. Bütün oyunlar yörenin yaşayış biçimi, sosyokültürel ilişkilerinden etkilenmiştir. Yöre oyunlarda işler adım genellikle bütün oyunlarda sağa doğrudur.
Diyarbakır’da halk oyunları; kına geceleri, düğün ve özel zamanlarda oynanır. Son zamanlarda Diyarbakır kültürünü tanıtmak amacı Eski Diyarbakır evleri restore edilip cafe ve eğlence merkezleri olarak yeniden halkın kullanımına sunuluyor bu tür eğlence mekanlarında da Diyarbakır halk oyunları oynanmaktadır. Yörede oyunlar genelde ağırdan başlayıp hızlanarak devam eder. Oyun formları genellikle aşağıdaki formlardaki gibidir.
  • Düz çizgi,
  • Karşılıklı iki çizgi,
  • Yarım daire,
  • Daire
Diyarbakır Halk Oyunları, parmaklar, kollar, omuzlar ve avuç içinin birleşmesi ile oynanmaktadır. Bazı oyunlar ise kollar serbest bir şekilde oynanılır.
Yörede bazı oyunlar belli araç-gereçler ile oynanır, Bu araç-gereçler genelde;
  • Teşi,
  • Bakraç,
  • Tüfek,
  • Sopa,
  • Tırpan,
  • Kepenek

Diyarbakır Halk Oyunları İsimleri

 Teşi
  • Beri
  • Teşi (Erkek)
  • Hasat
  • Gur-u Pez (Kurt Kuzu)
  • Doğu
  • Şur-u Mertal (Kılıç Kalkan)
  • Çömçe Gelin

Diyarbakır halk oyunları kostümleri
Diyarbakır halk oyunları kostümleri

Diyarbakır Halk Oyunları Kostümleri

Diyarbakır yöresinde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise çok soğuk geçer. Bu iklimin etkisiyle halk arasında birlik, beraberlik ve dayanışma da çok yoğundur. Bu yoğunluk gelenek ve göreneklere daha sıkı sarılmayı, inançlarına ve dinlerine daha fazla sahip çıkmayı beraberinde getirmiştir. Tüm bu gelenek ve göreneklere bağlılık, Diyarbakır yöresinin giyim kuşamını koruyup günümüze kadar gelmesinde etkili rol oynamıştır.
Diyarbakır Halk oyunları hakkında sizlere bilgi verdik şimdi de gelelim Diyarbakır Halk Oyunları Kostümlerine, Halk oynunları denince akla gelen bir diğer unsur ise halk oyunlarında giyilen kıyafetlerdir.
Kıyafetler bir yörenin özelliklerini yansıtır. Diyarbakır’ın yöresel özelliği sebebiyle giyim-kuşamın yeri çok önemlidir.
Diyarbakır Yöresinde giyilen kıyafetleri etkileyen unsurlardan bazıları;
Yörenin köklü tarihi geçmişi, bir çok kültürün beraber yaşaması ve kültür alışverişinde bulunması, benliğini kaybetmeden giyilen kıyafetleri etkilemiş ve bu etkileşim Diyarbakır Halk oyunları kıyafetlerine zenginlik katmıştır.
Yörenin iklimi, coğrafyası ve içinde bulunduğu ekonomik şartlar yöresel kıyafetler üzerinde etkili olup günlük yaşamda daha güzel görünüp, insanlar üzerinde güçlü gözükmek ve özel günlerde kendini öne çıkarmak faktörleri kıyafetler üzerinde önemli rol oynamıştır. Bölgede hâkimiyet kuran devletlerin kıyafetlerle ilgili koyduğu yasaklar ve önerdiği kıyafetler hiç şüphesiz ciddi birer etken olup kutsal kitaplar ve dini yayan insanlar giyilenler hakkında kesin hükümler verdiğinden dinsel inançlar bireylerin giyimi üzerinde ciddi anlamda etkiler bırakmıştır.

DİYARBAKIR GEZİLECEK TARİHİ YERLER

Diyarbakır’daki 10 Tarihi Yer


Diyarbakır, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehir. Bu zenginlik ve kültür birikimi sayesinde şehre birçok önemli eser miras kalmış.
9 bin yıl boyunca sınırları içerisinde yaşamın asla yok olmadığı bu şehri daha yakından tanımak isterseniz Diyarbakır gezi rehberi niteliğinde hazırlamış olduğumuz Diyarbakır'daki 10 tarihi yer ile ilgili meraklısına özel olarak hazırlanan yazımızı mutlaka okuyun.
Diyarbakır Surları
Diyarbakır Surları
Diyarbakır surları dünyanın en uzun ikinci surları olarak kabul ediliyor. Uzunluk bakımından ikinci sırada olsa da üzerindeki işçilik, kabartma, motif vb. gibi özellikleriyle bu surların dünyada bir eşi daha yok.
Surların kuş bakışı görüntüsü bir kalkan balığını andırıyor. 5 kilometrelik uzunluğu ve 12 metrelik yüksekliğiyle Diyarbakır surları tüm ihtişamıyla ziyaretçilerini bekliyor.
Hasan Paşa Hanı
Hasan Paşa Hanı
Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır’ın Osmanlı hakimiyetine geçmesinden sonra dönemin kudretli paşaları arasında olan Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu tarafından inşa ettirilmiş. Çok uzun yıllar ticaretin kalbi burada atmış. Yılların hatta asırların yorgunluğundan kurtulabilmek için oldukça kapsamlı bir restorasyona uğramış.
Bugün tarihi ve turistik bir merkez olarak kullanılan han kültür turları için vazgeçilmez noktalardan. Yolunuz düşerse avlusunda oturup bir bardak çay içmeyi ihmal etmeyin.
Hevsel Bahçeleri
Hevsel Bahçeleri
Hevsel Bahçeleri yalnızca Diyarbakır için değil, aynı zamanda ülkemiz için de oldukça önemli bir tarihi ve kültürel varlıktır. Tarihi 8000 bin sene öncesine uzanan Hevsel Bahçeleri'nin konumu Dicle ile surlar arasındaki bölgede bulunuyor.
Asırlar boyunca Hevsel Bahçeleri tabiri caizse dünyanın meyve bahçesi görevini görmüş. Birçok ülke meyve ve sebze ihtiyaçlarını bu bahçelerden sağlıyormuş. Bu bakımdan ticaret alanında da oldukça hayati bir görev yürütüyormuş. Bu etkileyici bahçeler Diyarbakır turu için mutlaka uğranması gereken yerlerden.
Kervansaray
Kervansaray
Diyarbakır’da gezilecek yerler listesinde mutlaka bulunması gereken destinasyonlardan biri de Kervansaray oluyor. Mimarisi ile oldukça beğeni toplayan bu yapının inşası 6 senede tamamlanmış.
Kervansaray içerisinde 72 oda ve 17 dükkân bulunuyor. Bunun yanında 800 devenin sığabileceği bir ahırı da mevcut. Bu tarihi yapı bugün otel olarak hizmet veriyor. Diyarbakır gezinizde burada kalarak farklı bir konaklama tecrübesi yaşayabilirsiniz.
Sülüklü Han
Sülüklü Han
Sülüklü Han yapılış tarihi 1683 olan hanın bahçesinde bulunan kuyudan dolayı bu adı almış. Anlatılana göre hanın bahçesinde bulunan kuyunun içerisinde sülükler yaşıyormuş. Dönemin tabipleri de bu sülükler ile hastalara şifa dağıtıyormuş. Han da bu yüzden “Sülüklü” olarak anılmaya başlamış.
Bugün restore edilen Sülüklü Han kafe olarak işletiliyor. Bu eşsiz şehri gezerken yorulduysanız Sülüklü Han gayet ideal bir dinlenme noktası olabilir.
Ulu Camii
Ulu Camii
639 senesinde Diyarbakır’ın Müslüman hakimiyetine geçmesinin ardından inşa edilen Ulu Camii’nin Anadolu’daki en eski cami olduğu tahmin ediliyor.
Diyarbakır’ın en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesi camiye çevrilmiş ve Ulu Camii adını almış. Kiliseden dönme olmasından mıdır bilinmez ama Ulu Camii İslam alemi tarafından 5. Harem-i Şerif olarak kabul ediliyor. Yurtiçi turlar ile yolunuz bu muhteşem şehre düşerse Ulu Cami’yi görmeden şehirden ayrılmayın.
Asur Kalesi
Asur Kalesi
Diyarbakır’a bağlı Eğil ilçesi sınırları içerisinde bulunan Asur Kalesi Diyarbakır için olduğu kadar ülkemiz için de önemli bir tarihi miras. Kale içerisinde kayanın oyulmasıyla elde edilmiş birçok tünel bulunuyor. Bunun yanında Asur Kalesi içerisinde Asur krallarına ait mezarlar da bulunuyor. Kral mezarlıkları denilen bölgede birçok kralın mezarları mevcut.
Meryem Ana Kilisesi
Meryem Ana Kilisesi
Meryem Ana Kilisesi’nin 3. yüzyıldan kalma olduğu tahmin ediliyor. Geçen yüzyıllar boyunca pek çok kez onarım gören kilise taş işçiliğinin en güzel örneklerinden.
Kilisede dört ayrı avlu bulunuyor. Bu avluların ortasında da bir havuz mevcut. Bunun yanında divanhane denen bir bölüm de mevcut. Ayrıca kilise içerisinde kilisede görev yapan din adamlarının konaklayabileceği bir yer de bulunuyor. Diyarbakır’a gelirseniz ziyaret için Meryem Ana Kilisesi’ne bir şans vermenizi tavsiye ediyoruz.
Çayönü Buluntuları
Çayönü Buluntuları
Çayönü Antik Kenti ilk yerleşim yerlerinden biri olarak kabul ediliyor. Kentte Cilalı Taş Devri’ne ait izler bulunuyor. Şehir merkezine 65 km uzaklığındaki Çayönü’nden çıkan birçok buluntuyu Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde görebilirsiniz.
On Gözlü Köprü
On Gözlü Köprü
Diyarbakır’ın en önemli tarihi varlıklarından olan On Gözlü Köprü bugün adeta şehrin simgesi durumunda. Köprü Silvan, Mervani, Dicle gibi isimlerle de anılıyor.
Mervani hakimiyeti döneminde inşa edilen köprü dönemin hükümdarı tarafından inşa ettirilmiş. 1065 tarihinde inşa edilen köprü o tarihten bugüne tüm ihtişamıyla ayakta.

DİYARBAKIR TARİHİ

DİYARBAKIR TARİHÇESİ

 
        Diyarbakır denizden 650 m, Dicle Nehrinden 100 m. yükseklikte, Güneydoğu Anadolu'nun orta kısmında, Mezopotamya'nın kuzeyinde yer almaktadır. Çevresi yüksekliklerle çevrilen şehrin ortası çukur bir havza durumundadır. Diyarbakır havzasının ekseninde kuzey-güney doğrultulu uzanan Dicle Nehri, güneybatısında ise Karacadağ kütlesi bulunmaktadır.
        
         Doğu ve batıyı birleştiren bir noktada Dicle Vadisine hakim bir tepe üzerinde konumlanan Diyarbakır, Karacadağ'dan Dicle'ye kadar uzanan geniş bazalt platosunun doğu kenarında; Karacadağ lavla¬rının bittiği Dicle Vadisinin batısında yer almaktadır. Uzak bölgeleri denizlere ve liman şehirlerine bağlayan ana yollar üzerinde kurul¬muş olması ile Akdeniz sahillerini Basra Körfezine, Mezopotamya'yı Karadeniz sahillerine bağlamaktadır. Coğrafi konumundan ötürü oldukça verimli topraklara sahip olması ve ana ulaşım yollarının kavşak noktasında bulunması ile Diyarbakır; pek çok medeniyetin izlerinin yer aldığı bir merkez haline gelmiştir.
 
        Diyarbakır şehrinin ne zaman kurulduğu ile ilgili elimizde kesin bir bilgi yoktur. Yalnız şehrin yönetim merkezi olarak kullanılmış olan İç Kale'de yer alan Amida Höyükte(Virantepe) yapılan yüzey araştırmalarında MÖ. 3 binlerde bölgeye egemen olan Hurrilere dair izlere rastlanmıştır. Dolayısıyla MÖ. 3 binlerden günümüze kadar şehir merkezi değişmeden yerleşim görmesi açısından Diyarbakır önemli bir örnektir.
 
        Diyarbakır;Fırat ve Dicle'den ismini alan Mezopotamya'da"Bere- ketli Hilal” olarak nitelendirilen bölgenin “iki uzak ucunun birleştiği, kuzeye doğru en çok sokulduğu ve en büyük genişliğe eriştiği orta kesimini oluşturmuştur." Verimli toprağı ve toprağa hayat veren Dicle Nehri ile tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar; birçok ilke ev sahipliği yapmış, uygarlıkların doğuşuna ve yok oluşuna ta¬nıklık etmiş, birikimi ile kültürlere ışık tutmuş ve onları beslemiştir.
 
        İlk yerleşiminden günümüze kadar bölgeyi egemenliği altına alan bütün krallıklar şehri farklı adlarla anmıştır. Şehrin adı ilk ola¬rak Asur hükümdarı Adad Nirari I (MÖ.1316-1281) ye ait bir kılıç kabzasında 'Amidi' veya 'Amedi' olarak geçmektedir. Bu adın kente ilk yerleşen Hurilerden (Subartu) kalma olduğu kabul edilmektedir. Roma kaynaklarında da şehrin adı 'Amid' ve 'Amida' diye geçmek¬tedir. Bölgenin yerli halklarından olan Süryaniler ise şehri 'Amid', 'Omid’, 'Emit' ve Amida diye anmaktadırlar. İslami dönemde şehir için kullanılan 'Kara Amid','Kara Hamid', 'Diyar-ı Bekir' isimleri Cum¬huriyetle birlikte 'Diyarbekir' son olarak da 'Diyarbakır' şeklinde değiştirilmiştir.
 
        Tarih Öncesi Devirlerden Günümüze;
Diyarbakır'da ilk olarak Paleolitik (Eski Taş Devri) ve Mezolitik (Orta Taş Devri) devirlerdeki yaşam izlerini Silvan'da Hassuni, Ergani'de Hilar ve Eğil mağaralarında görebilmekteyiz. Günümüz¬de kazı çalışmaları devam eden ve tarihi MÖ. 11 binlere kadar inen Bismil ilçesi Ağıl köyü Aşağı Sazlık mezrası yakınlarında bulunan Körtiktepe ise bölgenin Neolitik ( Yeni Taş Devri) dönemine ışık tutmaktadır. Kazı çalışmalarında elde edilen, gelişkin alet teknolojisi kullanılarak üretilmiş olan taş kaplar ve objeler üzerinde işlenen semboller, dönem insanının yalnızca ihtiyacına yönelik malzeme üretmediğini; aynı zamanda nitelikli eserleriyle gelişkin bir kültü¬rün ilk adımlarını attıklarını görebilmekteyiz.
        
        Avcılık ve toplayıcılıkla beslenen tüketici neolitik toplulukları üretime geçmediklerinden geçici yerleşmelerde bulunmuşlardır. "Neolitik Devrim" olarak ad¬landırılan yerleşik hayata geçiş ilk olarak Ergani İlçesi Sesverenpınar köyünde bulunan Çayönü Tepesi'nde görülmektedir. Birçok ilki ba¬rındıran Çayönü Tepesi'nde MÖ.7500'den başlayan yerleşim evreleri bulunmaktadır. Çayönü Tepesini önemli kılan avcılık ve toplayıcılıktan üretime geçiş süreci ilk olarak yabani baklagillerin ve einkorn buğdayının tanınması sonucunda bunların tohumlarının ekilmesi ile başlamıştır.
 
        Üretime geçtikten sonra artı besinin elde edilmesiyle yaşam alanlarını genişletme ihtiyacı hisseden Çayönü insanı farklı konut tipleri geliştirmiş ve konutlarını sağlamlaştırmıştır. Çayö¬nü Tepesinin en üst katmanında ele geçen son neolitik döneme ait çanak-çömlek örnekleri ile yine Ergani Yayvantepe köyünde bulunan Tilhuzur höyüğünde ele geçen aynı dönem çanak çömlekler¬le yakından benzeşmektedir. (4) Bismil İlçesi Tepe beldesi sınırları içerisinde kalan Hakemi Use höyüğü Geç Neolitik döneme ( MÖ. 6100-5950) ait ilk boyalı seramik gurubunu oluşturan 'Hassuna ve Samarra' boyalıları şeklinde bilinen seramiklerin bulunduğu önemli bir merkezdir. Neolitik dönem sonrasında "Gelişkin Köy Evresi" ya da ilk Kalkolitik çağ olarak adlandırılan dönemin (MÖ.6.bin-5.bin) bölgedeki önemli temsilcilerinden biri olan Ergani ilçesi Ekinciler köyü yakınlarındaki Grikihaciyan aynı zamanda Halaf kültürü ile ilgili ender yerleşmelerdendir.
 
        Diyarbakır çevresinde bulunan bir kısmının kazı çalışmaları günümüzde de devam eden höyüklerden elde edilen buluntular ve höyüklerdeki tabakalaşma Diyarbakır'ın tüm çağlarda yerleşim gördüğünü kanıtlamaktadır. Bismil ilçesinde bulunan; Şahintepe köyünde Müslüman Tepe, Güzelköy köyünde Hırbemerdon Tepe, Salat Tepe Beldesinde Yukarı SalatTepe, Bozçalı Köyünde Gırecano ve Bismil'in 12 km doğusunda yer alan Kenan Tepe de kalkolitik, tunç ve demir çağ yerleşim tabakalarını görebilmekteyiz.

        M.Ö. 3000 de bölgenin ilk medeni ahalisi olan Hurriler Diyarbakır da egemenliklerini sürdürmüşlerdir. M.Ö. 2300-2260 tarihleri arasında Akadlı Naramsin tarafından kesintiye uğrayan Hurri egemen¬liği Naramsinden sonra devam etmiştir. M.Ö. 2. bin ortalarında Hurri boyları Hurri ve Mitani adında iki konfederasyona ayrılmış; sonrasında Mitaniler bölgeye egemen olmuştur.
 
        Diyarbakır-Bismil kara yolu üzerinde bulunan Diyarbakır'ın 40 km. güney-doğusundaki Üç tepe höyüğü ve çevresinin Mitani devletinin merkez bölgesi olduğu dönemin asur belgelerinde öğrenilmektedir. Bölgedeki Mitani egemenliği M.Ö. 13 Y.Y.da Asurlar tarafından sona erdirilmiş ve M.Ö. 7 Y.Y. ortalarına kadar arada kesintiye uğrasa da Asur egemenliği devam etmiştir.
 
        M.Ö. 13 Y.Y. da Geç Asur döneminde bölgeyi etkisi altına alan "Asur devleti bölgedeki etkisini pekiştirmek için savaşlarda tutsak etikleri uzak coğrafya insanlarını buraya zorla yerleştirmiş ve onların ülke tarımına katkısını arttırmak için kolonyal bir sistem kurmuştur."Asur çivi yazıtlarında, bu sistemi yürütmek için kurulan eyaletin başkenti olarak Tushan ismi geçmektedir.
 
        Asurun eyalet merkezi olanTuşhanın Bismil ilçesi Tepe beldesinde bulunan Ziyaret Tepe olma olasılığı kuwetlidir.Yine Asur yazıtlarında bir Asur ilçesinin merkezi olarak bahsedilen "Tayidu" ile Kurh/Üçtepe höyüğü K.kessler tarafından özdeşleştirilmiştir.M.Ö.900-825 yılları arasında Asur'un gerileme döneminden faydalanan Bit-Zamani krallığı Amidi ye egemen olmuştur. Bu dönemde oldukça zenginleşen Amidi deki Bit-Zamani krallığına Asur 825 te son vermiş ve buradaki Asur egemenliği 775 te şehrin Urartu ya bağlanmasıyla kesintiye uğrasada M.Ö. 653'e kadar sürmüştür.
 
        Diyarbakır'ın kuzey-doğusundaki Eğil de Yeni Asur kaya kabartması, Diyarbakır'ın 40 km doğusunda bulunan Kurh (ÜçTepe) höyüğünde ele geçen iki yeni Asur yazıtı, Diyarbakır'ın kuzey-doğusundaki Pir Hüseyin ören yerinde yörenin ilk gerçek tarihi belgesi olan Akadlı Naramsin yazıtı, Tiglathpileser l"dicle tüneli" Bırkleyn çayında yoncalı yazıt diye anılan Asurluların en eski kabartması gibi bazı Asur eserleri yanı sıra Diyarbakır çevresindeki Ziyaret Tepe, ÜçTepe, Hakemi Use gibi höyüklerde de önemli Asur dönemi eserleri ele geçmiştir.

        Asur krallığının sona ermesiyle bölge tarihi belirsizleşmiştir. Sonrasında Diyarbakır ve çevresi bir süre İskit egemenliği altına girmiş fakat MÖ.625 yılında Med imparatorluğu İskit hakimiyetine son vermiş ve bölge Medlerin idaresine geçmiştir. MÖ.6.Y.Y. başında Doğu Anadolu'nun büyük bir bölümü Medlerin kontrolü altında iken MÖ.550 yılında Persler Med devletini yıkmış ve bölgenin kontrolü Perslere geçmiştir.
 
        Darius I (MÖ.522-486) döneminde imparatorluk satraplıklara ayrılmış, Diyarbakır Armenia satraplığına bağlanmıştır. III.Darius döneminde İskender ile Arbela civarında Gaugamela ovasında yapılan savaşta Persler yenilmiş ve İskender bütün Mezopotamyayı ele geçirmiş; böylece MÖ.331 yılında Diyarbakır İsken- derin hakimiyetine girmiştir.
 
        İskenderin MÖ.323 te ölümü üzerine kurduğu imparatorluk beş kısma bölünmüş ve Diyarbakır bölgesi Selevkosların idaresine verilmiştir. Selevkosları mağlup ederek Mezopotamyaya egemen olan Part hükümdarı I.Mitridates MÖ.140 tarihinden itibaren Diyarbakır ve çevresini ülkesine katmıştır. Bölgedeki Part egemenliği de uzun sürmemiş MÖ.85 yılında bölge Büyük Tigran idaresine geçmiştir.
 
        BüyükTigran MÖ.77yılında Tigranokerta adında yeni bir şehir inşa ettirerekbu şehri başkent yapmıştır. Silvan ilçesinde bulunan Silvan kalesinin kuzey kapısı yıkıntıları arasında rastgele konulmuş Yunanca yazılı taşlara dayanarak bilim adamları Tigranokerta'nın Silvan olduğunu kabul etmektedirler. MÖ.69 yılın¬da BüyükTigran Roma ile yaptığı savaşta ağır bir yenilgiye uğramış, sonuçta Diyarbakır Roma egemenliğine girmiştir.
 
        MÖ.69-MS.53 yılları arasında Diyarbakır Roma egemenliği altında sakin bir dönem geçirmiştir. Bölgede hakimiyet kurmayı amaçlayan Part-Roma çekişmesi MS.53 yılından 226 yılına kadar sürmüştür. Bu süreç zarfında Diyarbakır ve çevresi birçok kez el değiştirmiştir. 226 yılında Part devleti yıkılarak yerine Sasani devleti kurulmuş; Romalılarla Partlar arasında bölge hakimiyeti üzerine yapılan çekişmeler Part Devletinin yıkılmasından sonra da Sasani Devletiyle sürmüştür.
 
        Sasani Devleti kendi içerisinde hakimiyetini güçlendirdikten sonra Diyarbakır'ın da içinde bulunduğu Roma egemenliğindeki bölgeleri ele geçirmek için 237 yılında harekete geçmiş ve Kuzeybatı Mezopotamyayı ele geçirmiştir. Bununla birlikte bölge üzerinde Roma-Sasani hakimiyet çekişmesi başlamıştır. Büyük Constantinus(306-337) döneminde Roma hakimiyetinde bulunan Amida Sasaniler tarafından kuşatılmış, tüm saldırılara rağmen Amida kalesini ele geçiremeyen Sasaniler kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldırmışlardır. Constantinus II (337-361) döneminde sürekli saldırılarla yıpranan Amida kalesi onarılmış şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir.
 
        Şehri yeniden inşa ettiren Constantinus Roma Mezopotamyasını ikiye ayırarak Amida'yı asıl Mezopotamya- nın başkenti yapmıştır. Antakyalı tarihçi Ammianus Marcellinus'un aktarımlarında 359 yılında Amida kalesinin Sasaniler tarafından kuşatıldığı ve bu kuşatmanın 73 gün sürdüğünden bahsedilmektedir.
        
        Bu kuşatma sırasında destansı bir savaş yapıldığından söz eden Ammianus iki ordunun binlerce kayıp verdiğini ve sonuçta Roma hakimiyetindeki Amida kalesinin Sasani saldırılarına dayanamaya¬rak teslim olduğunu aktarmaktadır. Roma imparatoru I Teodosyus ile Sasani hükümdarı 387 yılında anlaşarak bölgeyi paylaşmışlar; bu anlaşma sonucu Erzurum, Erzincan, Tunceli, Elazığ, Diyarbakır ve Mardin bölgeleri Romaya Kars bölgesi Sasanilerin idaresine verilerek Karin(Erzurum) Martiropolis(Silvan) Roma sınır kentleri olarak garnizon merkezleri yapılmıştır.
 
        395 yılında Roma imparatorluğu doğu ve batı Roma olarak ikiye ayrılmış ve Doğu Roma Bizans imparatorluğu adını almıştır. 420 yılında Sasani imparatorluğu hakimiyetin de olan bölgelerde çıkan ayaklanmalar sonucu Sasanilerden kaçan isyancıların Bizansa sı¬ğınması üzerine iki taraf arasında 7 yıl süren savaşlar başlamış ve 427 yılında yapılan bir antlaşma ile savaşlar sona ermiştir.
 
        Sasani hükümdarı Kavad Bizans imparatorluğu ile aralarındaki bu savaşsız dönemden faydalanarak Bizanstan para yardımı talebinde bu¬lunmuş ve bu talebinin reddedilmesi üzerine 5 ekim 502 tarihinde Diyarbakır Sasaniler tarafından kuşatılmıştır. Uzun süren kuşatma sonucu Amida kalesi yoğun bir tahribata uğramış ve şehir Sasanilerin eline geçmiştir. 503 yılında toparlanan Bizans ordusu Diyarbakır'ı yeniden kuşatmış ve 639 da Müslüman Araplar tarafından fethedi¬lene kadar Diyarbakır birkaç defa sahip değiştirmiştir.

        Halife Hz. Ömer döneminde Bizans topraklarında Müslüman Arapların başlattığı fetih hareketleri kuzey Mezopotamya'ya ulaşmıştır. 639 yılında Diyarbakır'a ulaşan Müslüman Araplar beş aylık bir kuşatmadan sonra şehri ele geçirmiştir. Diyarbakır'ın fethinin ardından ilk olarak ibadet ihtiyacının karşılanması için MarToma kilisesi Ulu Camiye dönüştürülmüştür. Son halife Hz. Ali'nin 661'de ölümü üzerine halifelik Emevilere geçmiş ve Diyarbakır 750 ye ka-dar Emevi hakimiyetinde kalmıştır.

        750-869 yılları arasında Abbasi hakimiyetinde olan Diyarbakır sırasıyla Şeyhoğulları (869-899) Hamdaniler (930-980) Büveyho- ğulları (980-984) ve Mervaniler (984-1085) yönetimine girmiştir. Mervaniler hakimiyetinde Diyarbakırda imar faaliyetleri yoğunluk kazanmış ve tahribata uğrayan Diyarbakır surları, kalesi ve on gözlü Dicle köprüsü onarım görmüştür. 1085 yılında Diyarbakır, Mervani hakimiyetine son veren Selçukluların eline geçmiştir. 1093 yılına kadar Büyük Selçuklu idaresinde kalan Diyarbakır'a sırasıyla Suriye Selçukluları (1093-1097) İnanoğulları (1097-1142), Nisanoğulları (1142-1183) ve Artukoğulları (1183-1232) egemen olmuştur.
 
        Artukoğulları döneminde önemli imar faaliyetleri dışında kültürel faaliyetler de geliştirilmiştir. Bu dönemde Diyarbakır surlarının büyük bir kısmı onarım görmüş ve bu onarımlara dair kitabeler surlar üzerine işlenmiştir. Artuklu hükümdarı Melik Salih Nureddin Mahmut döneminde Evlibeden ve Yedikardeş burçları inşa edilmiş ve İç Kalede bir Artuklu Sarayı yapılmıştır. Bu dönemde bilgin ve mühendis İsmail Ebul-iz El-Cezeri Artuklu sarayında yaşamış, yaptığı robot ve makinalar burada kullanılmıştır. Diyarbakır’daki Artukoğulları egemenliği 1232 yılında sona ermiş sonrasında sırasıyla; EY.Y.übiler(1232-1240), Anadolu Selçukluları (1240-1302), Mardin Artukluları (1302-1394), Timur (1394-1401), ve Akkoyunlular (1401-1507) Diyarbakır’a egemen olmuştur. Diyarbakır da Akkoyunlulardan kalma birçok cami ve medrese bulunmaktadır. Bunların en önemlileri süslü minaresiyle Safa Camii ve dört sütun üzerine oturan minaresi ile Şeyh Matar Camiidir.
 
        Yavuz Sultan Selim döneminde 1515 yılında Osmanlı hakimiye-tine giren Diyarbakır büyük bir eyaletin merkezi haline getirilmiştir. Yavuz Sultan Selimin ölümü üzerine(1520) yerine geçen Kanuni Sultan Süleyman döneminde Amid İç Kalesi genişletilmiş ve İç Kaleye 16 burçlu iki kapılı(Saray ve Küpeli kapıları) bir bölüm daha eklenmiştir. Hükümdarlığı döneminde dört defa şehri ziyaret eden Kanuni su kemerleri inşa ettirmiş ve Diyarbakır’a ünlü Hamravat suyunu getirtmiştir. Osmanlı döneminde büyük bir gelişme gösteren Diyarbakır bayındır bir hale gelmiş ve yapılan hanlar, kervansaraylarla ticaret hayatı canlandırılarak önemli bir ticaret merkezi haline getirilmiştir.

DİYARBAKIR SURLARI

DİY ARBAKIR'IN  KADİM SURLARI Diyarbakır surları, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surlardır. Tarihi net olarak bilinmese de b...